Meral Danış Beştaş: “Merkez Bankası En Üst Düzeyde ‘Ekonomi Çok Kötü Gidiyor’ Dedi”
Yeşil Sol Parti Küme Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, “Dün Merkez Bankası 3. Enflasyon Raporunu açıkladı. Aslında Merkez Bankası en üst düzeyde çok kötü gidiyor. ekonomi dedi. Hepimizin söylediklerini farklı bir dille ifade ettiler. Merkez Bankası, yakın vadede enflasyon hedeflerine ulaşılamayacağını bir kez daha ilan etti. Ancak bu yılın Ocak ayında aynı Merkez Bankası 2023 yılı enflasyon tahmini olarak yüzde 22,3’ü kamuoyu ile paylaştı. Dün açıklanan raporda hasar oranı yüzde 22,3’ten 2 buçuk kat gibi çok önemli bir artışla yüzde 58’e çıktı. Küçücük bir revizyondan bahsetmiyoruz, tüm hayatı etkileyecek, alt üst edecek, krizi derinleştirecek bir revizyondan bahsediyoruz” dedi.
Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulunan Beştaş, şunları söyledi:
“MERKEZ BANKASI ÜST SEVİYEDE ‘EKONOMİ KÖTÜ GİDİYOR’ DEDİ”
“Dün Merkez Bankası 3. Enflasyon Raporunu açıkladı. Hatta Merkez Bankası en üst düzeyde ‘çok kötü gidiyor’ diyor. ekonomi dedi. Hepimizin söylediklerini farklı bir dille ifade ettiler. Merkez Bankası, yakın vadede enflasyon hedeflerine ulaşılamayacağını bir kez daha ilan etti. Ancak bu yılın Ocak ayında aynı Merkez Bankası 2023 yılı enflasyon tahmini olarak yüzde 22,3’ü kamuoyu ile paylaştı. Dün yayınladığı raporda yüzde 22,3 olan enflasyon varsayımını 2 buçuk kat gibi çok önemli bir artışla yüzde 58’e çıkardı. Küçük bir revizyondan bahsetmiyoruz, tüm hayatı etkileyecek, alt üst edecek, depresyonu derinleştirecek bir revizyondan bahsediyoruz. Enflasyon konusunda bağımsız araştırma yapan kurumların söyledikleri doğru. Bunu çok geç kabul ederek aslında gerçeği değiştirmiyorsunuz. Enflasyonun ne kadar yüksek olduğundan böyle bahsettiler. Merkez Bankası’nın üç milletvekilinin değiştiği haberi yeni bir haber. Burada da değişimin tamamlanmaya çalışıldığını, Merkez Bankası başkanıyla yeni bir ekip kurulduğunu ve para politikasının buna göre ayarlanacağını öğreniyoruz.
“BU RAPORDA 2023 YILI TAMAMEN ESERLENDİRİLMİŞTİR. BİLİNÇLİ OLARAK GÖRÜNMEZ KILINMAYA ÇALIŞMIŞLARDIR”
Merkez Bankası’nın varsayımları gerçek hayat karşısında çöküyor. Bu raporda 2023 yılı tamamen gözden kaçırılmıştır. Bilinçli olarak görünmez kılınmaya, baypas edilmeye çalışıldı. Enflasyon tahminini 2024 için yüzde 33, 2025 için yüzde 15 olarak açıklıyor. Hatta ‘umutlu olmayın, diğer baharları bekleyin’ dediler. 2023 yılının Temmuz ayındayız. Enflasyon 6 ay yükselecek ve bu oran devam edecek. Daha önce de söyledikleri küresel enflasyon sorunu elbette ki gerçeği yansıtmıyor. Böylece küresel gelişmelerin mazur görülemeyeceğini görüyoruz. Yüksek enflasyonun sebebi AKP ve MHP iktidarının kendisidir. gerçekleştirdiler ekonomi politikaları, siyasi tercihleri. Sermayeden, ranttan ve savaştan yana olan bir iktidar enflasyon oranlarındaki düşüşü yakalayamaz. Düne kadar ‘enflasyon sebep, faiz sonuç’ söylemleri, bu yanlış politikaların bugün ne kadar 180 derece dönerek geldiğini gösteriyor. Merkez Bankası’nın temel görevlerinden biri fiyat istikrarını sağlamaktır. Ancak şu anda fiyat istikrarı yok. Bunu kimse iddia edemez bile. Aslında doğrudan bir iktidar eleştirisi diyebiliriz. Vergi oranlarındaki artışın da enflasyon tahminlerinin karşılanamamasına neden olduğunu söyledi. Devlet vergileri artırdıkça ‘başımız belada, enflasyon oranlarını düşüremiyoruz’ diyor. Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığı gerçeği her gün bildiğimiz bir şey.
“GIDA ENFLASYONUNA TEMEL OLARAK DİYORUM, DENEME-YANILMA KURULUYLA ÇÖZEMEZSİNİZ”
TÜİK verilerine göre dış ticaret açığı Ocak-Haziran döneminde yüzde 18,7 artarak 51 milyar 577 milyon dolardan 61 milyar 235 milyon dolara yükseldi. 2023 yılının Ocak-Haziran dönemine göre ihracat bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1,9 azalarak 123 milyar 341 milyon dolar, ithalat ise yüzde 4,1 artarak 184 milyar dolar oldu. İthalatın 3 kat arttığını görmüşsünüzdür. Bu bilgiler, hükümetin ‘ihracat rekorları kıracağız’ sözleriyle Türkiye’nin ekonomik modelinin ne kadar gerçekçi olmadığını bir kez daha Türkiye’ye ve dünyaya göstermiştir. Erdoğan 500 milyar dolarlık ihracat hedefine her fırsatta ulaşacağını iddia ediyor ancak bu veriler bize bunun bir hedeften çok bir hayal olduğunu gösteriyor. Buna şaşırmıyoruz. Vatandaşın canı, açlığı, yoksulluğu, gıdası her şeyi nasıl ulaşılmaz hale getirmiş, hele gıda enflasyonu temelinde bunu deneme yanılma kuruluyla çözemediniz, çözemeyeceksiniz diyorum. Denedikçe insan kesilen modül ekmeğine muhtaç hale geliyor.
“YAKIT ZAMANINDA DEVAM EDİYOR, DURACAK GİBİ GÖRÜNMÜYOR”
Bir diğer artış da akaryakıt fiyatlarına geldi. Bu gece yarısından itibaren motorin litresine 1 lira 45 kuruş zam geldi. Yakıt yükselmeye devam ediyor. Artışlar duracak gibi görünmüyor. Yakıtın artması, hayatın her alanındaki ihtiyaçların artması demektir. Çiftçi üretemiyor, taksi fiyatları, otobüs fiyatları, minibüs fiyatları, çocukların servis araçları fiyatları artıyor, uçak fiyatları artıyor. Sebze ve meyvelerde nakliye fiyatları arttığı için oraya direk yansıyor. Aslında bunu hepimiz hayatımızda görüyoruz. Erdoğan’ın 35 yıl önce söylediği bir sözü hatırlatmak isterim. “Ekonomideki düstur satın alma gücüyle ölçülür” dedi. Bu zamları kabul etmeyeceğiz, alışmayacağız, vatandaş da tahammül etmeyecek. Gıda enflasyonu rekor seviyelerde. Dünya Bankası verilerine göre Türkiye gıda enflasyonunda 10. sırada yer alıyor. Gıda enflasyonu ile birlikte çiftçilerin durumunu da göz ardı etmemeliyiz. Devlet çiftçilerin üretim yapmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. Çiftçinin işini tarlada bırakan AKP iktidarı, tarım işini yurt dışından ithal ediyor. Yerli çiftçi borçla da olsa üretmek istiyor. Ürünlerini satamıyor, TMO’dan randevu bile alamıyor. Güç, çiftçileri tüccarların vicdanına bırakıyor.
“İNSANLAR BOĞAZLARINI DÖKÜYOR”
Gıda enflasyonunda Türkiye’nin birinci olması şaşırtıcı değil. Biliyorum ki herkes her gün marketlere, manavlara, pazarlara gittiğinde gördüğü yüksek fiyatlar karşısında şaşırmaya devam ediyor. 10 liraya 5 liraya aldığımız sebze ve domates şimdi 30 lira. Meyvenin yakınında bile değil. Türk toplumunun yüzde 70’inden fazlası olan yoksullar artık erik, kiraz, şeftali yiyemiyor. Bırakalım onları, kahvaltılık peynir alamazlar. Eskiden 10 kilo olan peynirleri şimdi yarım kilo ya da 250 gram küçük parçalar halinde alıyorlar ki çocuklar bu besinlerden minimum düzeyde yararlansın. Bu vahim bir tablo, insanlar boğuluyor. Asgari ücrete sahip olanlar, özellikle çalışamayanlar düşünüldüğünde Türk toplumu büyük bir bunalımın içinde ve yaşam mücadelesi veriyor. Bunlardan biri de tabii ki kira artışları, yükselen fiyatlar ve enflasyonun hep bu formda olması kira fiyatlarını yükseltiyor. Kiracılar sıkıntıda.
“ARTIK TÜRKİYE’DE EN TEMEL SORUNLARDAN BİRİ KONUT SORUNU VAR”
“KİŞİLER SIRAYA GİRDİ, İLAÇ BULAMIYOR VE BULDUĞU İLAÇLARI KULLANAMIYOR”
Sağlık temel bir haktır ve ilaç fiyatları sürekli artmaktadır. Son yüzde 30 zam yapıldı. Tarlada çalışırken Erzurum’da birkaç eczaneye girdim. Hastalarla bizzat görüştüm, ilaçlarını daha yüksek fiyata bulamıyorlar, ödeyemiyorlar. Eczaneler şu anda bir ilaç krizi yaşıyor. Bu sabah meclisin arkasında eczane var millet sıraya giriyor ilaç bulamıyor, bulduğu ilacı alamıyor. Herkesin sigorta kapsamı yoktur. Sağlık hakkı da tamamen rafa kaldırılmıştır. Bu güç sizi hem hasta eder hem de bu sefaletle yaşamaya zorlar. Bu sefalet koşullarında insanlar yeterince yiyecek alamadıkları için hastalanıyorlar. Çeşitli hastalıklara maruz kalır. Şimdi ilaçları arttırarak aslında tedavi olmalarının önüne geçiliyor. Özellikle kanser hastalarında çok önemli bir mağduriyet var. AKP, MHP iktidarı yoksullara bir ömür değil; Ölümü görüyor. Sağlığa yaklaşımı aslında bunu ortaya koyuyor.
“ŞU ANDA 15 MİLYON EMEKLİ AÇLIKLA MÜCADELE EDİYOR”
Emeklilerin durumu da çok vahim. Milyonlarca emekli, 15 milyon emekli şu anda açlık çekiyor. Yoksulluktan bahsetmiyorum, açlıkla mücadele ediyor. Konutları yoksa, temelde yaşama şansları yoktur. Sokakta veya parkta bir akrabanın yanında kalmak zorundalar. AKP genel başkanı ‘yeni yıla doğru çözeceğiz’ diyor. 6 ile ne yapmalılar? Ağaç kökleri mi yiyorlar? Otla mı beslenirler? Yalvarsınlar, ne yapsın bu emekliler? ‘6 ayda çözeriz’ diyor, şimdi olduğu gibi şov artışı yapacak. ‘Yüzde 25 zam yaptım’ dedi, kök rakama yansımadığı için birçok emeklinin maaşı artmıyor, 100 lira, 200 lira, 57 lira gibi rakamlarla emeklilerle dalga geçiliyor. En azından taban fiyatın yoksulluğun sona ermesine göre belirlenmesi gerektiğini her zaman savunduk ve savunmaya devam ediyoruz. Bu da yaklaşık 17 bin liralık bir miktara karşılık geliyor. Devlet isteyince hep istediği işlere kaynak buluyor ama emekliler, fakirler, personel, öğrenciler, gençler, çiftçiler olunca maalesef ‘ben bu kaynakları bulamıyorum’ diyor. Sorun kaynak değil, sorun ekonomik tercihleriniz. Bu tercihleri değiştireceğiz, bu meşruiyet krizini yaşadığınız bir dönemde halkla el ele vererek seçimi kazandınız demeyin, çünkü muhtemelen halkı kandırarak aldığınız oylar sonucunda seçimi kazandınız. ve çeşitli hilelerle ama seçim sonrası politikalarınız meşruiyetinizi kaybettiğinizi bir kez daha gösteriyor.
“HASAR GİDERLERİNİ FATURALARA YANSITARAK GERÇEKTEN UNUTULMAZ BİR KAZANÇ SAĞLIYORLAR”
Her yaz olduğu gibi ciddi bir DEDAŞ zulmü devam ediyor. Özellikle DEDAŞ 6 ilde elektrik sağlıyor. Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siirt, Şırnak ve Batman’da. Bölgede yaşayan Kürt halkı her yıl bununla ilgili ciddi tepkiler, eylemler ve faaliyetlerde bulunuyor. Ancak elektrik faturaları her zaman olduğu gibi hak ettiğinden fazla geldi. Elektrik faturalarında kayıp olarak gördüğü harcamaları artırır. Sohbetlerimizde şu rakamları duydum; ‘Bu ay elektrik borcum 5 bin 7 bin 3 bine geldi.’ Evlerden bahsediyorum. Diyarbakır’da ikametgahım var ve oraya gittiğimizde bu numaralar iletişim kurduğumuz kişilerden geliyor. Gerçek rakamlara değil de o kayıp giderleri faturalara yansıtarak aslında haksız kazanç sağlıyorlar. Bu durumda kişinin elektrik borcundan dolayı tüm köyün veya mahallenin elektriğinin kesildiği uygulamalar bulunmaktadır. Arkadaşlarımız elektriği kesilen bazı abonelerin abone numaralarını alarak DEDAŞ’ı aradılar; Elektrik borcu yok ama elektrikler kesik. Çünkü bir kalite var. Saray yönetim tarzının bir başka yansıması. ‘Ülke şirket gibi yönetilsin’ dediler. Şimdi onun sarayı ve şirketi halka zulmediyor ve herkes gerçekten bu kaliteyi hak ediyor. DEDAŞ da bu kurumlardan biridir. Şu anda Diyarbakır, Urfa, Mardin ve Siirt’te sıcaklık 40 dereceyi aştı ve sıcak olduğu şehirlerde sular kesildi. Hem susuzluk hem de elektriksizlik insanları ölüme mahkum ediyor ve milyonlarca insan açlıkla mücadele ediyor.
“YÜZLERCE ÇİFTÇİNİN ÜRÜNÜNÜN ELEKTRİK OLMADIĞI İÇİN TARLADA KALDIĞINI BİLİYORUZ”
Elektrik olmadığı için yüzlerce çiftçinin eserinin tarlalarda kaldığını biliyoruz. Hayvanların yok olduğu gerçeği önümüzde durmaktadır. Şimdi ‘Eti Polonya’dan alırız, tahılı nereden alırız bilmiyorum’ diyor ama bu şartları çiftçisi, işçisi için gören bir AKP, MHP iktidarı var. Bence Türk asrının ihtişamı buradadır. Biz buna Türkiye’nin yüzyılı diyoruz ama asıl ihtişam bunun altında yatan açlıkta, yoksullukta, elektriksizlikte ve susuzlukta görülüyor. STK’lar, meslek odaları, milletvekilleri, siyasi partiler DEDAŞ’ın herhangi bir yetkilisiyle görüşemez ve randevu alamazlar. Sarayın arkasına saklananlar halka zulmediyor. Bunu bir hak olarak görüyorlar. Bu şirketler, iktidarlarının zulüm aygıtlarının bir parçası olarak Kürt illerinde çalışıyorlar. Sonuç, Orta Çağ’daki gibi derin bir karanlıktır. Ama bu karanlıktan elbette çıkacağız. Düşünün 21. yüzyılda çiftçisine elektrik veremiyor, köylüsüne su ulaştıramıyor ve protesto edince tutuklanıyor. Sorun nedir? Elbette protestoları durduramayacaksınız. Bu protestolar, bu sivil itaatsizlikler, bu mücadele adım adım büyüyecek ve altınızdaki o koltuklar her geçen gün kaymaya devam edecek.
“GÖREVLİLERİMİZ FAALİYET ALANLARIMIZ MEP FERİT ŞENYASAR’I KARŞILLAMAKTAN SONRA İŞLERİNDEN ÇIKTI“
DEDAŞ işçileri de bu konuda harekete geçti. Fiyatlarını da alamıyorlar. Altı ilde 2 bin kişinin katılımıyla iş bırakma hareketi yaşandı. İşçiler, iş bırakma eylemlerinde Urfa Milletvekilimiz Ferit Şenyaşar’a selam verdikleri için işten çıkarıldı. Böyle bir faşizm ikliminde yaşıyoruz. Karşılığında biz milletvekilleri olarak daha da ileri gideceğiz. Sadece Ferit’le değil milletvekillerimizle de direnen herkesin yanında olacağız. Bu zulüm aletini istediğin kadar çalıştırmaya devam et ama bu zulüm aletiyle gerçek yüzün ve mücadelenin gerçeği asla gizlenmeyecek. Urfa milletvekilleri ve hükümet ‘su sorununu çözeceğiz, elektrik sorununu çözeceğiz’ dedi oy Sürekli propaganda yapıyordu. Şimdi hiçbir şekilde çıkmıyor. Ama bu insanlar bunun hesabını size bırakmayacak, bize bırakmayacaklar.
“AKBELEN ORMANINDA DİRENİŞ DEVAM EDİYOR AMA AĞAÇ KESİTLERİ NE ZAMAN DEVAM ETMEKTEDİR”
Akbelen Ormanı’nda direniş devam ediyor ama ne yazık ki ağaç kesimi de devam ediyor. Her gün meteorolojik uyarılar var. Ciddi bir iklim krizi var. Sıcaklıklar artıyor ve doğanın yağmalanması devam ediyor. Tüm yaşam alanlarımız iktidar tarafından sermayenin hizmetine sunuluyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı bilgiye göre, Türkiye’de 1-20 Temmuz arasındaki 20 günlük süreçte çıkan 295 orman yangınında 3 bin 160 hektar alan zarar gördü. Çanakkale, Manisa, Balıkesir, İzmir ve Kütahya’dan yangın haberi gelirken, Antalya’daki yangın hala kontrol altına alınamadı. Diyarbakır’da son 6 ayda 25 orman yangını çıktı ve önlem almıyorlar. Bunu kazanca dönüştürmek için hiç vakit kaybetmezler. Devlet doğal olarak ormanları kalkınmaya açıyor, maden sahası ilan ediyor ve şirketlere pazarlıyor. Kürt illerinde yanan ve yanan ormanların yerine kalekollar yapılıyor. Batıda mesela Akbelen maden sahası haline getirilmiş. Doğuda Kalekol’un, batıda kiralık alanların açılması büyük otellerin açılmasına yol açar.
“BİZ TOPRAĞIN, SUYUN VE AĞACIN SAVUNUCULARI OLARAK AÇIĞIZ, BAŞIMIZ DİKEYİZ AMA SİZLER ZEMİNİ YÜKSELTMEYECEKSİNİZ”
Büyük bir deprem yaşayan Hatay’da zeytinliklere hiçbir şekilde sırtını dönmeyen bir iktidar gerçeğiyle karşı karşıyayız. Bildikleri tek bir şey vardır; daha fazla fayda, daha fazla sermaye ve zengini daha güçlü kılmak. Bunun dışında gözleri hiçbir şey görmez. Cudi’de ormanlar birkaç gündür yanmaya devam ediyor. Ama Cudi’de ormanların yakılmasının sadece iklim kriziyle ilgili olmadığını çok iyi biliyoruz. Türkiye’nin yaşadığı bir savaş gerçeği var. Kürt sorununda savaş politikalarındaki ısrarın sonucudur. Cudi’deki ormanları, Akbelen’deki ormanları savunmaya devam edeceğiz. Ağaç kesenlerin tam karşısındayız. Özel şirketlerin bekçisi olanlara şunu söylemek isterim; O özel şirketleri koruyarak sadece kendi vatandaşınızı ölüme mahkum ediyorsunuz. Biz ise toprağın, suyun ve ağacın savunucuları olarak alnımız açık, başımız dik ama sizlerin başı yerden kalkmayacak. Bunu savunamazsınız.
“KADINLARDAN ÇOK KORKUYORSUNUZ HUKUKTAKİ CİNSİYET ANLAYIŞLARINI DEĞİŞTİRİYORSUNUZ”
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanının bu ülkede her gün kadın öldürülmediğini söylemesi gerekiyor. Daha dün TBMM, kadınları taciz edenleri, taciz edenleri serbest bırakan bir infaz yönetmeliği çıkardı. Kadınların yaşadığı binlerce sorunu tartışmayan Aile Bakanı, sözde nafaka konusunda ‘Ben hallederim’ diyor. Erkekler kurbandı ve süresiz olarak nafaka ödemek zorunda kaldılar. Ne kadar bilgisiz bir şey. Büyük cehalet diyeceğim ama sözümü geri alıyorum, bu cehalet değil, bilinçli bir tercih. Bu erkek gücün yanında olmak. Erkekliği savunmak. Bu sözleri bir bayana söylerken kendimi çok rahatsız hissediyorum. Aile bakanını davet ediyorum; Göreviniz erkekleri korumak değil, erkek egemen sistemi korumak değil. Göreviniz, milyonlarca kadının yaşadığı sorunlara, bu toplumun yarısının yaşadığı sorunlara karşı tavır almak ve siyaset geliştirmektir. Medeni Kanunu da bilmiyor. Böyle bir aile bakanı olabilir mi? Bence istifa etmeli. Boşanma sonucunda ‘kim yoksulluğa düşecek; Kadın düşerse erkek kadına, erkek düşerse kadın erkeğe ödemeli’ diyor. Ekonomik ve politik tercihleriniz ve hükümetinizin yaklaşımı nedeniyle cinsiyet eşitsizliği var. Kadınlardan o kadar korkuyorsunuz ki yazılardaki cinsiyet kavramlarını değiştiriyorsunuz. Ama bizden korkun, biz bu gücü değiştireceğimiz gibi, sizi de göndereceğiz.”
haber-pulumur.com.tr